EVLİYE ÇELEBİ’NİN KALEMİNDEN KOCAELİ ŞİFA KAYNAĞI DİLİSKELİSİ İÇMELERİ
Unesco tarafından 2011 yılı evliya Çelebi yılı ilan edilmişti. 400 yıldan fazla bir zaman önce 30 ülke 257 büyükşehir, 147 dilin konuşulduğu coğrafyayı gezmek için milyonlarca kilometre yol kateden Evliya Çelebi, ünlü seyahatnamesinde 1640’ların Dilovası hakkında önemli bilgilere yer veriyor. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde sözünü ettiği İçmeler’in Tuzla içmeler değil, Diliskelesi İçmeler olduğu çok net bir şekilde şu şekilde açıklanıyor:
EVLİYANIN KALEMİN DEN 400 YIL ÖNCE NİN DİLOVASI
“Bu (Darıca) kalede demir aldık. Hava uygun olmadığından gemiciler kürek çekmeye başladılar. Böylece yirmi mil mesafedeki Diliskelesine geldikki burada Konya, Halep, Şam, Mısıra giden hacılar tüccar ziyaretçiler at kayıklarına binip bir mil kadar karşı tarafta bulunan Hersek Diline geçerler. Çünkü bir boğazdır. Doğu tarafı seksen mil uzunluğunda bir körfezdirki nihayetinde İznikmid şehri vardır. Bu Gegboza Diliskelesinde iki han, iki ekmekçi dükkanı, bir bozahane, iki bakkal dükkanı birde çeşme vardır ki üzerindeki tarihten Sultan Muradın bostancıbaşısı Mustafa Ağanın 1048 (m. 1638) yılında yaptırdığı anlaşılıyor.
Her sene temmuzda kiraz mevsiminde İstanbuldan ve diğer yerlerden binlerce insan akın edip çadırlar kurarak bir saz ve söz yiyip içme olurki kırk gün kırk gece devam eder. Dillerde tabir edlimeyen tüfenk ve fişenk şenlikleri olur. Derde kapılıp fasit ahlat hastalığına tutulanlar burada üç gün üç gece içme suyundan içerler. Allahın emriiyle kimi kusarak, kimi sarı yeşil safra, sevda ahlat çıkarırlarki insan fena kokusundan ölüm derecesine gelir. Bazıları aşağısından safra, sevda, balgam, ahlat karabalgam, gazbur, okrak, seyrence adlı çeşitli hastalıklar çıkararak sanki yeninden hayata kavuşurlar. Bazısından benzetilmek gibi olmasın tesbih tanesi gibi kese kese şeyler çıkarki kırk ellişer boğum bağırsak şeklindeki bıçkıları çalılara sererler. Tuhaftırki bazı keseleri yardıkları vakit içinden binlerce siyah başlı kurtlar ve kelebek gibi haşereler çıkar. Bu su yalçın kayadan kaynayıp çıkar. Berrak latuf bir su isede tuzlucadır.
EVLİYA ÇELEBİ’NİNİ KALEMİNDEN DİLBABA’NIN KERAMETİ
“Oradan yine gemiye binip denizin karşı tarafında üç mil uzakta Baş iskeleye geldik. Oradan yine gemiye binip 30mil uzaklıktaki konak yeri olan Diliskelesine gittim. Karşı tarafındaki Gebize dili ile Gegbozadili Üsküdar tarafındadır.Bu ise Hersek tarafında hakikatten denize uzanmış bir dildir. Rüvayete göre Orhangazi asrında dünyayı dolaşan bir seyyah derviş buradaki gemicilere gelip “Oğullar! Beni karşı tarafa geçirin” der. Onlarda geçirmeyip giderler. O dünya seyyahı derviş hemen eteğine toprak doldurup “Biz karşıya Allahın emriyle böyle geçeriz.” Diyerek eteğinden toprağı denize döktükçe deniz kara olur. Bu şekilde geminin arkasından yürür gider. Bu durumu gören gemiciler, “Aman sultanım! Boğazı doldurup ekmeğimize mani olma. İstanbuldan İznikmite gemiler gitmez olur. Lütfen burası gemilerimize lazım” diye yalvarırlar. Oda onukuvun adım kadar denizde yürüyüpde karşı tarafa geçince kerametini meydana vurduğu için derhal temiz ruhlarını Cenabı Hakka teslim ederler. Gekboza Diliskelesi yakınında Dilbaba dede adı ile gömülüdür.”