Asırlar öncesinden seslenir Kocaeli, dile gelir ve konuşur:

Ben, kökleri tarihin derinliklerine uzanan koca bir çınarım.

Bin yılları, beş bin yılları devire devire bugüne gelmiş bir medeniyetler beşiğiyim.

Doğu-Batı arasında bir köprü, İpek Yolları’nın birleşme noktasıyım.

Ben Selçuklu’ yum… Osmanlı’nın ilk sancak merkezi İzmit’im.

Türkiye’nin “Cumhuriyet” oluşunu dünyaya duyurduğu yerim.

Ben, Fatih’in ebediyete yürüdüğü Çayırova’daki Hünkâr Çayırı’yım.

Ben, kültür ve turizm Bölgesi Darıca’nın marka değeri Bayramoğlu’yum.

Ben, şifalı Çene Suyu’nun kaynağı Derince’deki su medeniyetiyim.

Ben, dağ ve yayla turizminin adresi Kartepe’nin yeşil örtülü zirveleriyim.

Ben, dünya markası ipek halı merkezi Körfez’in değeri Hereke’yim.

Ben, Osmanlı kaptanıderyasının diyarı Karamürsel’deki Valide Köprüsü’yüm.

Ben, deniz kuvvetlerimizin gururu Gölcük’teki Sultan Baba Türbesi’yim.

Ben, Kandıra Baba Tepe’deki Sultan Orhan’ın komutanı Akçakoca Gazi’yim.

Ben, organize sanayi bölgesi Dilovası’ndaki Mimar Sinan Köprüsü’yüm.

Ben, sanayi ve teknolojinin kalbi Gebze’deki Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’yim.

Ben, asırlara meydan okuyan sancak merkezi İzmit’teki Pertev Paşa Vakfı Külliyesi’yim.

Ben, adını Akçakoca Gazi’den alan vakıflar şehri Kocaeli’yim.


Coğrafyacı Strabon’a göre İzmit

Coğrafyacı Strabon’a göre Sakarya Irmağı ile İstanbul Boğazı arasında kalan bölgeye M.Ö. 1200-800 yılları arasında Ege’den gelen Bebrikler, Misler ve Bitinler yerleşti diye yazar

M.Ö 8. yüzyılda, Helenler, Anadolu kıyılarına koloniler kurmaya başladı. Bunlardan biri de Megaralılar.  Megaralılar M.Ö. 712 yılında buraya geldi ve “Baş İskele” mevkiinde Astakos adı verilen şehri kurdu. Bölge kısa zamanda bir LİMAN ve TİCARET KENTİ olarak gelişti.

M.Ö. 435 yılında Perikles’in gönderdiği Atinalı göçmenler kente yerleşti. Hızla gelişen ve kendi sikkelerini basan Astakos’un M.Ö. 455 ve M.Ö. 425 yıllarında Atik-Delos Birliği’ne üye olduğu görülür.

Bithynler M.Ö. 7. yüzyılda bu bölgeye geldi. Bithyn Krallarından I. Nikomedes, atası Dedalses’in ele geçirdiği ancak İskender’in komutanlarından Lisimakhos’un yakıp yıktığı Astakos şehrinin karşısına M.Ö. 264 yılında yeni bir kent kurarak NİKOMEDİA adını verdi ve krallığına başkent yaptı.


İzmit’in Tarihinde Nikomedya Medeniyeti

Nikomedia, Helenistik bir kent olarak İzmit körfezine hâkim tepelerden birinin üzerinde kuruldu. Bir müddet sonra halkı, ticaret ve gemicilik işleri için deniz kıyısına indi. Böylece Nikomedia, kısa sürede genişleyerek görkemli ve bayındır bir kent haline geldi. Bithynia krallığının yeni başkenti Nikomedia yedi Kral’a yönetim merkezi oldu.

Nikomedia, M.Ö. 74 yılında Roma’nın eyalet merkezi oldu. M.Ö. 95-63 yılları arasında Mithridates Savaşları sırasında Nikomedia büyük ölçüde tahrip gördü. Buna rağmen Nikomedia’da oturan Romalı valiler, kenti 285 yılına kadar 3 neokoros tapınak, 2 suyolu, dış surlar, basilikalar, askeri garnizon ve köşklerle donattı.

İmparator Diokletianus, M.Ö. 285 yılında Nikomedia’yı Roma İmparatorluğu’nun başkenti yaptı ve Nikomedia’yı dünyanın 4. büyük şehri haline getirdi. Bu yeni başkentinde Devlet Sarayının yanı sıra kendisine, karısına ve kızına da saraylar, hipodrom, zırh fabrikası, tersane ve sirk yaptırmış, kent surlarını onartmış. O dönemlerde Nikomedia, Anadolu’da para basan 3 kentten biriydi. Hakkında övgüler düzülüyor, deniz ve kara ticareti Nikomedia’ya bağlanıyordu. Libanius ve Lactantius gibi söylev ustaları kentte dersler veriyorlardı.

Ne yazık ki 330 yılında Byzantion’un yani İstanbul’un Doğu Roma’ya başkent olması Nikomedia’yı gözden düşürdü. Buna rağmen “Doğu” ile ilişkiler öncelikli olduğu sürece önemini korudu. Stratejik bir liman ve karayolu durağı olmaya devam etti.

Arap ordularının Bizans’a saldırıları sırasında kent yağma edildi ve halk büyük zarar gördü. Bir ara Latinlerin ve Selçukluların hâkimiyetine geçen Nikomedia daha sonra Osmanlıların eline geçti.


Osmanlı’nın İlk Sancak Merkezi

1326 yılında Orhan Gazi zamanında ilk kaptanıderya Kara Mürsel Alp tarafından şimdiki Karamürsel sahillerinde ilk Türk Donanması kuruldu. 1327 yılında Orhan Gazi’nin komutanlarından Akçakoca Bey, Kandıra, Karamürsel ve İzmit Körfezinin güneyini ele geçirdi. 1337’de İzmit’in tamamını almak istediyse de ömrü buna yetmedi. İzmit Kalesi 1339 yılında Orhan Gazi tarafından teslim alındı. Şehir, bu dönemde kültür ve sanatta altın çağını yaşadı. İlk olarak şehrin iç kaleleri onarıldı. Daha sonra, bu güzel kente yakışır imar hareketlerine geçildi. Şehirde köprü, mektep, medrese, çeşme, han, hamam, camii ve saraylar inşa edildi. İzmit, Sancak haline getirildi ve yönetimi, Şehzade Süleyman Paşa’ya verildi. Orhan Gazi dönemine kadar kentin Nikomedia olan adı, bu dönemde İznikomid olarak değişti. Ve zamanla İzmit’e dönüştü.

İlk tersane 1390 yılında Yıldırım Beyazıt döneminde yapıldı. İzmit’te yapılan askeri ve ticari gemiler sayesinde Osmanlı, Cihan imparatorluğu haline geldi.

Şehir, en parlak dönemini Kanuni zamanında yaşadı. 1509 yılında geçirdiği deprem sonucunda yerle bir olan İzmit’e Kanuni Sultan Süleyman bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretten sonra Kanuni’nin emriyle imar faaliyetleri arttırıldı. Süleymanpaşa Hamamı, Orhan cami ve çeşmesi, Pertevpaşa Külliyesi, Mehmet Bey Hamamı, Tüysüzler Çeşmesi gibi günümüze kadar gelebilmiş eserler o dönemde yapıldı.


İpek Yolu’nun Birleşme Noktası İzmit

İzmit, tarih boyunca göç yolları üzerinde yer aldı. Herkese kucak açtı, düşkünlere, mazlumlara barınak, göç edenlere vatan, sürgüne uğrayanlara sığınak oldu. Balkan ve Kafkas savaşlarında 1850-1880 yılları arasında Rumeli ve Kafkaslardan sürülen binlerce aile, Rus işgalinden, Rum ve Ermeni zulmünden kaçan on binlerce Karadenizli, Kafkasyalı, Dobrucalı, Rumelili İzmit ve civarına yerleşti, burayı yurt yuva edindi. Osmanlı döneminde  “Evlad-ı Fatihan” olarak devletin iltifatına mahzar olmuş Balkan Türkleri, “Sarı Saltuk” ve O’nun gibi manevi önderlerin rehberliğinde yüzyıllarca kimliklerini muhafaza ettikten sonra 1877-1878 Plevne savaşı, 1912’lerde başlayan Balkan Savaşı ve nihayet 1.Dünya savaşı gibi acıları birebir yaşayarak Anadolu’ya göç etmek zorunda bırakıldılar. Hatta Cumhuriyet döneminde bile, baskı ve zulümler sonucu, Trakya ve Balkanlardan gelen göç dalgalarının Anadolu’nun pek çok yerine olduğu gibi, Kocaeli ve çevresine bıraktığı birçok muhacir grupları oldu.


VAKIF RUHU İLE İZMİT’TE TARİH VE KÜLTÜR MİRASI TURU

Tarih, kültür mirası ve vakıf medeniyeti turumuzun şimdiki durağı Kocaeli sancağının merkazi İzmit’teyiz. Anadolu’nun bereketli coğrafyasında yer alan şehir… Türkiye’nin batıdan doğuya açılan kapısı.

İpek yolu, Asya-Avrupa kara ve demiryolları üzerinde yer alan tarih, kültür ve medeniyetlerin buluştuğu yer;  Tarihi eserleri, doğası, kayak merkezi, daima neşeli ve hareketli insanlarıyla Kocaeli, Türkiye’nin en güzel şehirlerinden birisi.

İzmit, Körfez’in doğu ucuna yakın kıyılara kurulu bir şehir. Ülkemiz ulaşımında önemli bir konuma sahip. Kara, demir, deniz ve hava yolu ulaşımıyla Türkiye’nin en önemli geçiş noktalarından birisi.

Hızlı tren, Oto yollardan İstanbul-Ankara arası yolculuk yapanlar İzmit’ten geçerler. Buradan gidenler ne yazık ki, biraz iç kısımlarda kalan, tarihi ve tabii güzelliklerden habersiz geçip giderler. Ne Pembe Köşk’ü, ne Kartepe Kayak Merkezini, ne Kasr-ı Hümayun’u, ne de Saat Kulesini göremezler. Tüm bu güzelliklerin olduğunu bilseler… Hele Şehir merkezinde bir tarihi zenginlik tablosu Pertevpaşa Vakıf Külliyesinin varlığını bilseler, uğramadan, geçemezler.

İzmit, tarihi en eski şehirlerimizden biri. Geçmişin tüm kültürlerini kucaklar. Doğu ve batı arasında bir köprü adeta. Gün geldi Astakos adıyla anıldı, gün geldi Nikomedia adını aldı. Sonra İznikomidin. İzmit, depremlere ve savaşlara rağmen binlerce yılın kültürlerini içinde barındırdı. İzmit, Türklerin denizle tanışıp ilk Türk donanması ve ilk Tersanenin kurulduğu yer.


EVLİYA ÇELEBİNİN İZİNDE İZMİT’TE VAKIF MEDENİLETİ TURU

Evliya Çelebi 1600’lü yıllarda İzmit’e gelmiş. Ünlü gezginimiz O dönemin Kocaeli sancak merkezi İzmit’teki tarihi kültür mirası vakıf eserlerimizi şöyle anlatmış:

“Bu İzmit Kalesi İstanbul Rumlarının elinde iken 1339 yılında Orhan Gazi zamanında fethedilmiş. İskelesi büyük bir limandır. Sayısız tüccarı vardır. Bir Çoğu kereste tüccarıdır ki, çeşit çeşit ipekli elbiseler giyerler. Muhteşem yeniçeri oturakları, korucuları vardır. Bu şehrin 3.500 mükellef, süslü kat kat, bağlı, bahçeli, mamul ve kırmızı kiremit örtülü evleri vardır. Şehir 23 mahalledir. Üç mahallesi Hristiyan, bir mahallesi Yahudi’dir. Yirmi üç cami vardır. En eskisi çarşı içindeki Mahkeme cami olup, bir minareli, örtülü, aydınlık bir camidir. Bu camiyi Süleyman Han’ın vezirlerinden Pertev Paşa, burada yedi sene süren hâkimliği sırasında yaptırmıştır. Bundan başka Mehmed Bey Camii, Alaeddin Bey, Abdüsselam Bey camileri de Mimar Sinan yapısıdır. Çarşısı 1.100 adet sanat ehlinin dükkânlarını içine alır. Hünkâr Sarayı yakınında devlet tersanesi vardır. Şehrin bütün evleri yüksek tepeler üzerine yapılmış olup, kıble tarafından denize bakar. Sokakları baştanbaşa beyaz taş ile kaldırım döşelidir. Evler arkalarını dağlara yaslamıştır. Dağların üzeri bağlardır. Hava ve suyun güzelliğinden, halkı sağlam ve kuvvetlidir. Yüzlerinin rengi beyazdır. Evvela doğu tarafındaki dağlara, “Ağaç denizi” derler. İçinde insan kaybolur. Göklere yükselmiş öyle ağaçlar vardır ki, gölgelerinden on bin koyun gölgelenir. Güneş tesir etmez sınırsız dağlardır. Tahtaları biçecek su ile dönen bıçkı değirmenleri vardır. İzmit gölcüğünün bittiği yerde, deniz kıyısında meşhur tuzlası vardır. Tuzu son derece lezzetli olduğundan ayrıca tuz emini bulunur. Beyaz kirazı ve kızıl elması meşhurdur…”


Kocaeli Sanayi Tarihi

Kültür ve turizmde öncü bir şehir olan Kocaeli, gelişip güçlenmesini köklü tarihsel geçmişi kadar, örnek bir “sanayi kenti” olmasına da borçludur. Ticaret ve sanayinin önemli merkezlerinden biri olan Kocaeli’nin, İzmit, Gebze, Dilovası, Çayırova, Körfez ve Gölcük başta olmak üzere diğer ilçeleri de sanayileşme konusunda önemli adımlara tanıklık etmiştir.

Atatürk’ün 16 Ocak 1923’te İzmit’te düzenlediği basın toplantısı çok önemlidir. Çünkü Atatürk aslında cumhuriyeti 16 ay önce Kocaeli’de ilan etmiştir. Kocaeli, cumhuriyetin kalkınmasında çok önemli bir yer oynadığı gibi, Cumhuriyetin 100. yılında da sanayi ve ticaret başta olmak üzere birçok gelişime ev sahipliği yapmaktadır.

Tarihsel süreci takip ettiğimizde Türk Sanayi Hareketi’nin ilk adımlarının Kocaeli’de atıldığını görürüz. Kumaş dokuma, askeri malzemeler, çimento sanayi, kâğıt ve ipek halı fabrikaları 18. yüzyılda ilk defa Kocaeli’de kurulur. Osmanlı’da ilk Kâğıt fabrikasının 1700’lü yıllarda İzmit Sancağı’na bağlı Yalova’da kurulmuş olması kültür tarihimiz açısından da Kocaeli’nin önemini gösterir.


Atatürk ve Kocaeli

İzmit’e hâkim bir noktada ziyaretçilerini karşılar Kasr-ı Hümayun. Bu gösterişli yapı, aslında bir av köşkü olarak inşa edilmiştir. İlk köşk, IV. Murat döneminde ahşap olarak inşa edilir. Ama sonraki yıllarda deprem, yangın gibi afetler neticesinde zarar gören köşk, tekrardan yapılmıştır. Son halini Sultan Abdülaziz Döneminde alan bu köşk, sadece Osmanlı’nın son dönemlerine şahitlik etmekle kalmamıştır. Aynı zamanda cumhuriyetin ilk kuruluş fikri de bu köşkte dile getirilmiştir.

Yarım asrı aşan hayatında Mustafa Kemal Atatürk’ün yolu Kocaeli, İzmit’ten 52 kez geçmiştir. Atatürk’ün beşinci kez İzmit’e yolu düştüğünde bu ülkenin kaderi toptan değişmişti. Büyük Zafer’in kazanılmasından sonra 16 Ocak 1923’te Kocaeli’ye gelen Atatürk, İzmit’teki Kasrı Hümayun’da bir basın toplantısı düzenledi. Atatürk’ün 35 gün süren yurt gezisinin ilk parçası olan İzmit Basın Toplantısı, Cumhuriyet’in ilan edileceğinin ilk müjdesini de vermesi açısından da ayrı bir öneme sahiptir.

Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’nin İstanbul Temsilcisi Dr. Adnan Adıvar ve eşi Halide Edip Adıvar aracılığıyla İstanbul kökenli gazetelerin yazarları İzmit’e davet edilmiştir. Basın toplantısına katılan gazeteciler arasında Vakit başyazarı Ahmet Emin Yalman, Tevhid-i Efkâr başyazarı Velid Ebüzziya, İleri başyazarı Suphi Nuri İleri, İkdam yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Tanin yazarı İsmâil Müştak Mayokan, Akşam yazarı Falih Rıfkı Atay ve Yenigün başyazarı Yunus Nadi Abalıoğlu’da vardır.

Kasr-ı Hümayun’un alt katındaki büyük salonda saat 21.30’da başlayan ve yaklaşık altı saat süren toplantıda Atatürk gazetecilerden aldığı sorulara göre konuşacağı konu başlıklarını belirlemiştir. Toplantıda Misak-ı Millî’ye göre Batı Trakya’nın konumu, barış ve Lozan Konferansı,  hükûmet merkezinin neresi olacağı, TBMM’nin içyapısı ve işleyişi, kadınların milletvekili olup olamayacakları, nüfus ve göç sorunları ve Türk dış politikasına gibi konularının üzerinde durulmuştur. 2007 yılında restore edilerek ziyarete açılan köşk, bu tarihi günü unutturmamak için yeniden düzenlenmiştir. Köşkte Atatürk’ün Savarona gemisinde kullandığı sehpa ve telefonu, abajuru, deriden yapılmış dinlenme koltuğu, satranç masası gibi eşyaları yer almaktadır. Ayrıca Atatürk’ün ilk basın toplantısının yapıldığı basın mensuplarının isimlerinin bulunduğu temsili toplantı masası da müzede bulunmaktadır.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir